Leyl-i Yâr

Frithjof

Üye
Mesajlar
2,194
Puanları
139
Konum
Bâbil
Tepkime puanı
2,194


Yağmurun yağmadığı şehirler düşlerken sana ben. Yorgun karanfillerin sencil denizlere düşüşü geldi aklıma. Dalgalanmamış bir denize kaç çocuk gözyaşı dökebilir diye sormuştun bana. Cevabını yokluğunda buldum. Ağlayan bir çocuk için kaç deniz dalgalanabilir alemde.

İşte böyle yâr.

Kendi kendime sorduğum soruların cevabını yalnızlıktan aldığım günün adıydı aşk belki de. Sözlerin içinden seçilen bir sözdü. Hiç kimseye ve herşeye dair bir hissin sürüncemesi. Vaktin ipliğini hüzne saran annelerin, çocuklarına gözyaşlarından bir mezar kurabilme elemi.

Aşk her dilde aynı diyorlardı ama aşkın hangi dile mukabil olduğunu kimse bilmiyordu. Şehrin vakanüvistleri kendi usaresinde yatan müessir korkuya biat etmişti. Ve yeise düşen her gönülde bir leyla düşlemesiydi aşk.

Mecnunca bir çaresizlik gezinirken parmak uçlarında aşksız kentin. Sahraları kırmızı bir alev topunun bergüzârlığıyla yakan İbrahim'lere haramdı aşk. Tahrimen mekruh kılınmıştı kölelik denizinde özgür bir aşkın gemisini yürütmek.

Ah yâr.

Yarasaların dahi tersinden göremediği yegâne varlıktı aşk. Dik ve onurluydu. Boyun eğmezdi hiçbir kuvvete. Herkes herşeyi satın alabilirdi. Ama pazarda her akşam satılamayanlar listesinde aşk vardı. Yitik bir ömrün tek hatırasıydı aşk. Müzmin bir ticaretin tek bakiyesi.

Sana ellerimle gökyüzüne fırlattığım yağmurları sunmak isterdim. Toprağa düşmeden daha, damlaları avcunda biriktiren çocukların şarkısını dinletmek. Suya yazılan her yazıya adının katrelerini karıştırdım yâr. Bu yüzden adını ebru koydum senin.

Ah yâr.

Yeryüzünün bütün kuşları ve bütün hüzünleri adına, sana en kutsal aşkın yeminini vermeye ramak kalmışken. Yarama tuz diye basılan bu sessizliğin alamet-i fârikası nedir. Nedir bana gecenin içinde karanlığı dahi beyazı gösteren sır. Esrârını bilebilseydim avcumdaki güneş çiçeklerinin, gölgelemezdim gönül bahçeni ellerimin yağmuruyla.

Sana toprağın arasındaki çatlaktan yağmura bakan bir ölünün sözleriyle susuyorum. Konuşsam dilimi mimleyecek yağmur halkaları. Aşktan yanan kalbime buz düşleri üşüşecek. Susmalıyım yâr. Bağıracaksam sana mahşerin on beşinci günü. Susmalıyım.

Bilirsin yâr.

Baharı beklemeyen yaprağa konmaz yusufçuk kuşları. Zemherileri göğsünde eritmeden hangi baharın müjdelerini duyabilirsin. İşte şimdi. Kemik sesleri törpülüyor hüznümün kılcal damarlarını. Ve cehenneme bir bilet ısmarladım ben. Aşkı kim kirletirse onun adına kesilecek. Ama sen yâr. Senin adın yâr. Cennet'i kalbeyleyen erguvan kokularına karışır adın.

Bilesin yâr.

Gümrâh bir ırmağın son damlasını aşk ile yıkayıp sana akacağım sonsuzluğun dehlizlerinden. Mısra mısra yollarına adanıp hece hece secdene kapanacağım. Bir Leyl rüyası bu yâr. Gözlerimiz kapanınca göreceğiz.

Unutma yâr.
Aşk yaşarken ölse de
Öldükten sonra yine yaşanır
 

Frithjof

Üye
Mesajlar
2,194
Puanları
139
Konum
Bâbil
Tepkime puanı
2,194


/Çocuk
Bir tane
Dayanmış yanağını cama
Karşı evin balkonuna bakıyor
Orada bir çocuk
Tutunmuş demirlere/
(Cahit Zarifoğlu)

Vurgun üveyikler her ne kadar İsyan-bul desede,sen gittikten sonra İstanbul’a mahrec eyleyeceğim isyan bulamadım.Hangi dalda öldüyse altın kanatlı gök melikesi ve hangi rüyada ellerimi mürekkebe buladıysa Kays gölgesi, bir türlü bulunamadı Leyla’nın gözleriyle sulanan çöl seccadesi.Kaf Dağı’nı aşıp “Anka Bilir” dedim.Ama cevap gelmedi.Anka ya bildi yada o an kayabildi.Sorgu külleri savurdum bedevi mızrabının şeddelendiği sorguç kayalara.Ses vermedi bana karanlıklar.Sonra biri karanlıkların içindeki tek ses karalandığında duyduğundur dedi.Durdum ve göğe baktım.Suretime değen her bulut kara bir yağmurun a-y-nasıydı.İşte o vakit bir ses duydum mürai kentin ağzından : “Ses-Sizlik”

Lâl gecelerde üşümenin sonuna gelmişken balkondan şehrinâza bakan çocukluğumun gözleri,kavi bir yıldırım sessizliğinin andacında uyandım daha sonra.Buğulu bir akşam denizinin yüzüme vuran kıvrımlarıyla uyandım yakamozlar yüzümü yıkarken.Balkona çıktım tekrar.İşte karşımdaydın ve bana karşıydın.Seni masumiyetin kelepçesinden çözdüğüm zeytuni bakışlarından tanıdım.Yıldızları geceye müsemma kılan adamların inadına olsa gerek,güneşle beraber indirirdin yıldızları yüzüne.Bu yüzden baktığın her denizde su ben-dim sen bend-im.

Bir elif miktarı eylüllendiğim rüzigâra koştum daha sonra.Aksime vuran zangoç çığlıklarının ürpertisi değildi hayır.Bir seyyaheye ısmarladığım o münakkız aşk idi.Korktum.Ve yüzümü çevirdim mim esrarından çözülen poyrazlara.Kaçak bir aşık diyecekler sana ben için ama sen inanma.Kaçtım aşktan evet.Çünkü:

"Ne kadar vurgunsam sana o kadar yorgunum aşka"

(2017 - Sonbahar)
 
Üst Alt